Kısırlık, genellikle sadece doğurganlığın önünde bir engel olarak görülür ve gebelik planlaması yapan kadınlar için sorun teşkil eder. Oysaki kısırlık, yalnızca çocuk sahibi olamamakla sınırlandırılabilecek bir rahatsızlık değildir. Altında yatabilecek çeşitli sağlık sorunları nedeniyle geniş bir konudur. Gelin, "Kısırlık sebepleri nelerdir?" ve "Kısırlık tedavi edilebilir mi?" gibi soruları birlikte cevaplandıralım.
Kadınlarda Kısırlık Nedir?
Kadınlarda doğurganlık dönemi olarak da bilinen yumurtlama dönemi, âdet gününün yaklaşık 14 gün öncesine denk gelir. Her ay bu dönemde yumurtalıkların birinden yumurta salınır. Salınan yumurta, yumurtalık kanalından (fallop tüpü) geçerek rahme doğru ilerlemeye başlar. Bu yolculuk sırasında spermle karşılaşır ve sperm tarafından döllenirse biyolojik olarak gebeliğin ilk adımı atılmış olur. Döllenen yumurta artık zigot olarak adlandırılır.
Sıradaki adım zigotun rahme ulaşması ve rahmin iç duvarına (endometriyum) tutunmasıdır. Eğer zigot başarılı şekilde rahme yerleşir ve gelişim gösterirse gebeliğin resmî olarak başladığını söyleyebiliriz. Ancak bazen bu süreç istenilen şekilde ilerlemeyebilir. Genel döngünün herhangi bir adımında aksamaya neden olan bir durum, kadınlarda doğurganlığı etkileyerek kısırlığa (infertilite) yol açabilir.
- 35 yaşından genç kadınlarda doğum kontrol yöntemleri olmadan en az 1 yıl denemeye,
- 35 yaşın üzerindeki kadınlarda doğum kontrol yöntemleri olmadan en az 6 aylık bir denemeye rağmen hamilelik gerçekleşmiyorsa,
- Hamilelik gerçekleşiyor ama neredeyse hepsi düşük ile sonuçlanıyorsa kısırlıktan söz etmek mümkündür.
Kadınlarda kısırlık olarak nitelendirilen bu durum, 2 ana grupta incelenebilir. Eğer kişi hayatı boyunca hiç gebe kalamadıysa bu, birincil kısırlık olarak değerlendirilir. İkincil kısırlık ise geçmişte en az 1 başarılı gebelik ve doğum geçirmesine rağmen sonrasında gebe kalmada sorun yaşayan kadınların olduğu grubu kapsar.
Kısırlık, toplum genelinde karşılaşılabilecek bir durumdur ve yalnızca kadınlara özel bir rahatsızlık değildir. Bu noktada erkeklerin ve kadınların doğurganlığı etkileyen sorunları yaşama ihtimallerinin eşit olduğunu söyleyebiliriz. Kadın Sağlığı Ofisi'nin (Office on Women's Health) açıkladığı veriye göre de kısırlık vakalarının yaklaşık üçte biri kadına, diğer üçte biri ise erkeklere atfedilmiştir. Kalan üçte birlik kısım ise hem erkekten hem kadından kaynaklanabileceği gibi bilinmeyen bir nedenden de olabilir.
Kadınlarda Kısırlık Belirtileri Nelerdir?
Kısırlık, birçok farklı sebepten kaynaklanabildiği için belirtileri de bu sebeplere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Kısırlık ihtimalinden şüphelenip doktora gittiğinizde muayene sırasında doktorunuz size birtakım sorular yönelterek belirtileri netleştirmek isteyebilir. Kişide şüphe uyandıran en yaygın belirti, düzenli ve korunmasız cinsel birlikteliğe rağmen uzun süre gebeliğin gerçekleşmemesidir. Âdet döneminde görülen istikrarlı düzensizlik, kısırlığa yol açabilen yaygın sebeplerden biridir. Ayrıca bu durum aynı zamanda kısırlıkta sıkça karşılaşılan bir belirtidir.
Kadınlarda bir âdet başlangıcından diğerine kadar olan döngü genelde 28 gün sürse de 23 ila 35 gün de normal kabul edilir. Bu süre kadından kadına değişebilir ve çeşitli çevresel veya içsel faktörlerden etkilenerek düzensizliğe uğrayabilir. Ancak bu döngünün sürekli 35 günden fazla veya 21 günden az seyretmesi, âdet düzensizliği olarak değerlendirilir. Bazen de kadınlar hiç âdet görmeyebilir ve bu, çoğu zaman yumurtlamanın olmadığı anlamına gelebilir.
Değindiğimiz bu yaygın belirtilere ek olarak kadınlarda kısırlık tanısında karşılaşılabilen bulgulardan bazıları şunlardır:
- Düşükler dâhil olmak üzere geçmiş hamileliklerde meydana gelen sorunlar,
- Altında yatan çeşitli sebeplerden ötürü pelvik bölgesinde (karnın alt kısmında) ağrı,
- Beklenmedik şekilde vajinal kanama veya akıntı sorunu,
- Rahim veya vajinada görülen enfeksiyonlara yakalanmak.
Kadınlarda Kısırlık Neden Olur?
Kadınlarda kısırlık nedenleri arasında çeşitli rahatsızlıklar veya çevresel etmenler gibi pek çok faktör yer alır. Bunlar doğurganlık için gerekli olan herhangi bir adımı olumsuz etkileyerek kısırlığı beraberinde getirebilir. Peki, kadınlarda kısırlık sebepleri nelerdir?
Kadınlarda Kısırlığa Neden Olan Medikal Sebepler
Ovülasyonu (Yumurtlamayı) Etkileyen Medikal Sorunlar
Kadınlarda görülen kısırlık vakalarının %25’ini oluşturur ve neredeyse kısırlığın en temel sebebidir. Sağlıklı bir âdet döngüsü, döngüde görev alan salgı bezlerinin düzenli çalışması ve dengeli hormon üretimiyle mümkündür. Bu sistemde meydana gelebilecek herhangi bir aksama yumurtlamayı engelleyebilir veya yumurtlama düzenini bozabilir.
Yumurtlama sürecini etkileyerek kısırlığa yol açabilen hastalıklardan bazıları şunlardır:
- Polikistik Over Sendromu (PKOS): Kısırlığın bilinen en yaygın nedenlerindendir ve yaklaşık yedi kadından birinde görülür. PKOS yaşayan kadınlarda bir çeşit hormon olan androjen, normalden çok üretilmeye başlar. Vücutta yüksek seyreden bu hormon, yumurtalıklarda yumurta (folikül) gelişimini ve yumurtlamayı baskılayabilir. Böyle bir durumda kişi yumurtlama olmadığı dönemde âdet düzensizliği yaşayabilir. Kontrol altına alınmadığı takdirde yumurtalıkta kist oluşumu gibi sorunlara sebep olarak uzun vadeli dönemde kısırlığa yol açabilir. İnsülin direnci gibi hormonal sorunlar ve obezite de PKOS'u tetikleyen unsurlardır. Aşırı kıllanma ve sivilcelenme gibi belirtiler, PKOS işaretçisi olabilir.
- Hiperprolaktinemi: Bu rahatsızlık, hipofiz bezinde yaşanan sorunlar nedeniyle vücutta gereğinden fazla prolaktin salgılanmasından kaynaklanır. Hamilelik süreci dışında aşırı prolaktin salgılanması östrojen üretimini düşürerek doğurganlığının önünde engel yaratabilir.
- Tiroit Bezi Sorunları: Çeşitli sağlık problemleri, tiroit bezinin olması gerekenden çok veya az çalışmasına yol açabilir. Tiroit bezinden salgılanan hormonlardaki dengesizlikse âdeta domino taşı etkisiyle peşi sıra birçok hormonal bozukluğa sebep olur ve kişide kısırlık görülme ihtimalini artırır.
- Primer Over Yetmezliği (POI): Primer over yetmezliği, yumurtalıkların 40 yaşından önce çalışmayı bırakarak yumurta rezervinde yetersizliğe sebep olduğu bir hastalıktır. Yumurta rezervinde meydana gelen bu düşüş spermin dölleyebileceği yumurta sayısını da azalttığı için kısırlığa yol açabilir.
Fallop Tüplerini (Yumurtalıkları) Etkileyen Sorunlar
Yumurtalıklar, döllenmenin gerçekleştiği yer olması sebebiyle doğurganlık için büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bu yapıda meydana gelen çeşitli sorunlar, kanallarda tıkanıklık olmasına veya kanal yapısının zarar görmesine yol açabilir. Bu da spermin yumurtayla buluşmasına ve döllenmenin yaşanmasına mâni olur. Fallop tüplerini etkileyen sorunların başında pelvik inflamatuar hastalıklar (PID) gelir. Cinsel birliktelik esnasında bulaşan bel soğukluğu gibi enfeksiyonları kapsayan pelvik inflamuar hastalıklar, tedavi edilmediği takdirde doğurganlığı olumsuz etkileyecektir.
Birçok kadında doğum kontrol yöntemi olarak tercih edilen ve tüp bağlatma yöntemi olarak bilinen cerrahi işlem de gebeliği engelleyen bir uygulamadır. Bu süreç tersine çevrilebilir ancak tekrar doğurgan olma şansı eskiye nazaran daha düşüktür.
Uterusu (Rahmi) Etkileyen Sorunlar
Rahmi etkileyen sorunlar döllenen zigotun rahme tutunmasını (implantasyon) engelleyeceği için gebeliğin devamlılığını sekteye uğratabilir. Rahim iç duvarında büyüyen etsi dokular (polipler) veya kansersiz tümörler (miyomlar) bu sorunlara birer örnektir. Tedavi edilmediği takdirde büyümeye devam eden bu yapılar, rahimde büyük yer kaplayarak çeşitli komplikasyonlara zemin hazırlayabilir.
- Endometriozis: Halk arasında çikolata kisti olarak da bilinen endometriozis, rahim iç yüzeyini kaplayan hücrelerin (endometriyum) rahim dışı bölgelerde büyümeye başlamasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Büyüme belirtisinin sıkça rastlandığı kısımlar genellikle yumurtalıklar, karın boşluğu veya fallop tüpüdür. Fizyolojik bir sorundur ve döllenme olsa bile zigotun rahme yerleşimini engelleyerek gebeliğin devamlılığında sorun yaratabilir. Yapılan araştırmalarda endometriozisten mustarip kadınların %30 ila %40’ın kısırlık yaşayabileceği saptanmıştır.
Bunun yanı sıra normalden ince endometriyum yapısı, progesteron direnci veya rahim içinde görülen yapışmalar da zigot implantasyonun önüne geçebilecek diğer sorunlardır.
Serviksi (Rahim Ağzını) Etkileyen Çeşitli Sorunlar
Rahim ağzında yaşanan sorunlar da doğurganlığı etkileyen faktörlerdendir. Serviks olarak adlandırılan bu yapı, vajinanın üst kısmında bulunan ve rahmin girişinde yer alan kısımdır. Spermin yumurtayı döllemek üzere rahimden geçerek yumurta kanalına ulaşması için bir çeşit giriş kapısıdır. Aynı zamanda salgılanan servikal mukus, spermin rahim içine doğru ilerlemesinde itici güç rolünü üstlenir. Dolayısıyla burada yaşanacak servikal mukus yapısındaki değişim gibi sorunlar, doğurganlığı etkileyecektir. Örneğin fazla kalın yapıdaki servikal mukus, sperm girişini büyük oranda engelleyebilir.
Kadınlarda Kısırlığa Neden Olan Çevresel Sebepler
Medikal sebeplerin yanında kişinin gündelik rutinlerinde yer verdiği bazı alışkanlıklar veya gün içinde maruz kalınan bazı etmenler de kadınlarda kısırlığın sebeplerindendir. Bu çevresel faktörlerden bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Sigara ve türevi tütün ürünlerini içmek,
- Sigara içilen ortamda uzun süre bulunmak,
- Aşırı alkol tüketimi,
- Yasaklı madde kullanımı,
- Beslenme değerleri açısından zayıf bir yeme planı,
- Çok yoğun yapılan egzersizler,
- Ağır ve hareketsiz bir yaşam,
- Radyasyona maruz kalmak,
- Kemoterapi tedavisi görmek,
- Değişik kimyasallara maruz kalmak,
- Bazı ilaçların yan etkisi.
Kadınlarda Kısırlığa Neden Olan Diğer Sebepler
Bahsi geçen tüm sebeplerin yanında kişinin geçmiş ve mevcut sağlık durumuna ek birçok farklı sebep bu başlık altında maddelenebilir. Bu maddeler aynı zamanda kısırlığın risk faktörleri olarak da değerlendirilebilir. Örneklendirmek gerekirse:
- İlerleyen yaş (30 yaş itibarıyla doğurganlık azalmaya başlar),
- Obezite veya sağlıklı kilodan fazlası,
- İdeal kilonun altındaki aşırı zayıflık,
- Üreme sistemine zarar verebilecek cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar,
- Kontrol altına alınamayan yoğun stres,
- Diyabet gibi kronik rahatsızlıklar,
- Yeme bozuklukları,
- Otoimmün hastalıklar,
- Kan pıhtılaşma bozuklukları.
Kadınlarda Kısırlık Tanısı Nasıl Konur?
Hamile kalmakta veya hamileliği sürdürmekte sorunlar yaşıyorsanız kısırlıkla ilgili şüpheleriniz olabilir. Böyle bir durumda en yakın sağlık kuruluşuna giderek uzman bir hekimden randevu almanız gerekir. Net bir kısırlık teşhisi yalnızca alanında uzman hekim tarafından konabilir. Doktorunuz teşhis sürecinde size ailede kısırlık olup olmadığını, âdet döngünüzün durumunu, varsa kullandığınız düzenli ilaçları sorarak genel bir görüş edinmeyi tercih edebilir. Daha sonra fiziki muayeneye geçerek yumurtalıklarınızı ve rahminizi incelenmek üzere abdominal ultrasonla görüntüleme yapabilir. Ayrıca jinekolojik muayene dâhilinde tanıyı kolaylaştırmak adına bir dizi testten de yararlanılabilir. Peki, kadınlarda kısırlık testi nasıl yapılır?
- Kan Testleri: Total bir yumurtalama döngüsünde görev alan FSH, LH, progesteron gibi hormonların kandaki seviyelerini ölçmek amaçlı yapılan bir testtir. Yumurtlama dönemi hormonları üzerinde etkisi olduğu bilinen diğer hormonların seviyesi de aynı yöntemle analiz edilebilir. Bunlara örnek olarak tiroit fonksiyon ve yumurta rezerv testleri verilebilir. Yumurta rezerv testi, yumurtlamaya hazır mevcut yumurtaların miktarını ve kalitesini belirlemeye yardımcı olur. Özellikle 35 yaş üzeri kadınlarda yumurta rezervi günden güne azalacağı için için erken tükenme riskine karşı yapılması önerilir.
- Histerosalpingografi (HSG): Bir çeşit görüntüleme yöntemidir. İşlem öncesi röntgen kontrastı olarak nitelendirilen sıvı, rahme enjekte edilir. Röntgen çekildikten sonra bu sıvı ve sıvının hareketi raporda görüntülenebilir. Raporu inceleyen doktor, enjekte edilen sıvının rahimden geçip geçmediği veya yumurtalık kanallarının nasıl hareket ettiği hakkında yorum yapabilir ve tanı koyabilir. İnceleme sonrası herhangi bir soruna rastlarsa sonucun tasdiklenmesi için diğer tanı yöntemleri için kişiyi yönlendirebilir.
- Laparoskopi: Vücudun iç kısmında konumlanan, yumurtalık ve yumurtalık kanalı gibi organlara bakabilmek için tercih edilir. İşlem sırasında ucunda minik bir görüntüleme cihazı bulunan ince ve esnek bir tüp kullanır. Tüpü yerleştirmek için göbek bölgesinde küçük bir kesi açılır ve tüp buradan karna doğru tutulur. Detaylı görüntüleme özelliği sayesinde rahimdeki olası yaraları veya tüplerde meydana gelen tıkanıklıkları saptamak kolaylaşır.
- Transvajinal Ultrason: Abdominal ultrasondan küçük farklarla ayrılır. Örneğin kullanılan ultrason probu daha ince ve uzun bir gövdeye sahiptir. Prob, karın yerine vajinal kanala yerleştirilir ve radyolojik görüntüleme buradan sağlanır. Yine ucundaki kamera sayesinde rahim veya yumurtalık kanalı gibi organların görüntüsü net bir şekilde elde edilir.
- Saline İnfizyon Sonohisterografi (SIS): Bu testte amaç, rahmin içinde gelişebilen olası yapısal bozuklukları yakından görüntülemektir. Bazen rahmin yanında yumurtalık kanalını incelemek veya kanalın açık olup olmadığını test etmek için de kullanılabilir. İşlem öncesi salin çözelti yani serum fizyolojik kullanılarak rahim bir nevi doldurulur. Transvajinal ultrason aracılığıyla da rahim iç yüzeyi ve rahim boşluğu detaylıca incelenir.
- Histeroskopi: Bu yöntemde doktor; histeroskop olarak isimlendirilen, ucunda yine minik bir kamera bulunan ince bir cihazı rahim ağzına yerleştirerek görüntüleme yapar. Böylece normal ultrasonla görüntülenemeyen rahim içi kısımlar görüntülenebilir.
Fiziki muayeneyle birlikte değerlendirilen test sonuçlarına göre kısırlık teşhisi almış ve endişeye kapılmış olabilirsiniz. Bu, son derece doğal bir tepkidir. Ancak günümüzde birçok kadının çeşitli tedavi yöntemleriyle başarılı şekilde gebe kalmaya ve sağlıklı bir doğum gerçekleştirmeye devam ettiğini belirtmek isteriz. Tüp bebek yöntemiyle 1978’de dünyaya gelen ilk bebeğin ardından geçen yıllarda doğan bebek sayısı, katlanarak arttı. Teknoloji sayesinde çeşitli tedavi yöntemleri de sağlık kurumlarında daha sık kullanılır hâle geldi. Siz de doktorunuzun yönlendirmesiyle çeşitli tedavi yöntemlerini deneyebilir, en uygununu seçerek bebek sahibi olabilirsiniz.
Kadınlarda Kısırlık Tedavisi
Kısırlık tedavisinde çeşitli ilaçlar, cerrahi müdahaleler veya teknolojik yöntemler uygulanabilir. Uzman doktorunuz güncel tedavi metotlarından bahsederek durumunuza en uygun ve etkili yöntem için sizi yönlendirecektir. Dilerseniz gelin, bu yöntemlere ve çalışma prensiplerine birlikte göz atalım.
Gebelik İlaçları
Bu etapta kullanılan ilaçlarda temel amaç, yumurtlamayı uyarmak ve yumurtalama döngüsünü düzenleyerek sperm tarafından döllenmeye hazır bir yumurta elde etmektir. Oral yolla ya da enjeksiyon yoluyla verilebilen gebelik ilaçları hormonal açıdan olumlu bir değişim yaratacak olsa da bazen kişide istenmeyen yan etkilere sebep olabilir. Bu durumun önüne geçmek adına doktor kontrolü haricinde ilaç kullanımından kaçınmanızı tavsiye ederiz.
Gebelik ilaçlarının çeşitlerinden kısaca bahsedelim:
- Metformin grubu ilaçlar insülin direncini düşürmeye yönelik çalışır. İnsülin direnci sebebiyle doğurganlığın azaldığı düşünülürse veya kişiye PKOS tanısı konarsa reçetelendirilebilir.
- Gonadotropinler enjeksiyon veya nazal yoldan sprey şeklinde kişiye verilebilir. Yumurtlama dönemi de dâhil olmak üzere yumurtalıklardaki aktiviteyi artırarak yumurta üretimini tetikler. Diğer tedavi yöntemlerinden istenilen verim alınamadığında bu kategoride yer alan FSH ve LH kullanımı önerilebilir.
- Klomifen türü ilaçlar genellikle 39 yaşından genç ve PKOS tanısı olmamasına rağmen yumurtlama sorunu yaşayan kadınlarda tercih edilir. Ağızdan tablet formunda alınabilen bu ilaçlar, hipofiz bezinden daha fazla FSH ve LH salgılatarak yumurtlamayı arttırıcı yönde uyarır.
- Letrozol grubu da klomifen türü ilaçlara benzer şekilde yumurtlamayı tetikleyebilir. Özellikle 39 yaşın altındaki obez ve PKOS'den mustarip kadınlarda çok daha iyi sonuç verebilir.
- Dopamin agonistleri prolaktin hormonunun düzeylerini azaltmayı ve böylece bu hormonun fazlalığından kaynaklı yumurtlama sorununu çözmeyi hedefler. Örneğin dopamin agonisti olan bromokriptin, hiperprolaktinemi sorunu yaşayan kişilerde kullanılan dopamin agonistlerindendir.
Aşılama Tedavisi
Intrauterin inseminasyon (IUI), halk arasında bilinen tabirle aşılama tedavisi, kadının yumurtlama dönemine denk gelen zamanda sperm hücrelerinin doğrudan rahim içine konumlandırılması işlemidir. Rahim ağzı salgısı bozuklukları, hafif sperm bozuklukları ve hafif endometriozis gibi çeşitli durumlarda tercih edilebilir. Örneğin bazı kadınlarda serviksteki mukozal yapı değişime uğrayabilir. Bu nedenle cinsel birliktelik sırasında sperm rahme geçmekte zorlanabilir veya hiç giriş yapamayabilir. Böyle sorunlar gebeliğin gerçekleşmesini sekteye uğratabilir. Aşılama tedavisi yöntemi spermleri doğrudan rahme iteceği için hamile kalma şansını artırabilir. Doktorunuz bu süreçte destek bir tedavi oluşturmak adına yumurtlamayı artırıcı ilaçların kullanımını da önerebilir.
Tüp Bebek Tedavisi
Tüp bebek tedavi yöntemi, tıptaki adıyla In Vitro Fertilizasyon (IVF), sperm ve yumurtanın suni şekilde bir araya getirilmesidir. Bu işlem öncesi anne adayından olgun yumurtalar, baba adayından da sperm hücreleri toplanır. Toplanan yumurtalar ve sperm hücreleri laboratuvar ortamında döllenir. Döllenen yumurtalardan embriyoya dönüşenleri, 2 ila 5 gün sonra rahim ağzına konumlandırılan ince bir tüp yardımıyla rahme yerleştirilir. Tüp bebek tedavisi birkaç haftalık süreci kapsayabilir ve bu süreçte çeşitli kan testleri veya hormon tedavisi gibi aşamalara ihtiyaç duyulabilir.
Cerrahi Yöntemler
Bazen üreme organlarında kist ve miyom gibi çeşitli etmenler nedeniyle meydana gelen fiziksel tıkanmalar kısırlığa yol açabilir. Böyle bir durumda fiziksel engeli kaldırmak ve doğurganlığı geri döndürmek için cerrahi yöntemlere başvurulabilir. Günümüzde uygulanan çoğu cerrahi işlem laparoskopi gibi yöntemlerle gerçekleştirilse de bazen cerrahi müdahale açık ameliyat şeklinde yapılabilir.
Kadınlarda Kısırlık Tedavisinde Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Kısırlık tedavisinde başvurulan medikal yöntemleri desteklemesi ve doğurganlığı olumlu yönde etkilemesi için çeşitli alışkanlıklar edinebilirsiniz. Bu alışkanlıkları örneklendirmek gerekirse:
- Vücut kitle endeksinizin üzerindeyseniz kilo vermeye, ideal kilonuzun çok altındaysanız sağlıklı kilo almaya çalışarak sağlıklı kilonuzu koruyabilirsiniz,
- Sigara gibi çeşitli tütün içerikli ürünleri kullanmayı bırakabilirsiniz,
- Aşırı alkol tüketiminden kaçınabilirsiniz,
- Doğru bir egzersiz planı edinebilirsiniz,
- Çok yoran veya uzun saatler süren spor rutinlerini tercih etmemeye özen gösterebilirsiniz,
- Düzenli ve kaliteli uykuya dikkat edebilirsiniz,
- Stres yönetimi için nefes teknikleri ve yoga gibi uygulamaları deneyebilirsiniz,
- Günlük kafein tüketimine sınırlama getirebilirsiniz,
- Vücuttaki vitamin ve mineral dengesini koruyabilirsiniz,
- Deterjan ve bitki ilaçları gibi toksin içerikli maddelerden kendinizi koruyabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Kadınlarda kısırlık sonradan olur mu?
Evet, kadınlarda kısırlık doğuştan olabildiği gibi sonradan da gelişebilir. Hormonal değişiklikler, yaştaki artış, yumurtalıkta ve tüplerde yaşanan sorunlar gibi etmenler zaman içerisinde gelişebilir ve kısırlığa sebep olabilir. Dolayısıyla kadının yaşamı boyunca farklı zaman dilimlerinde kısırlık ortaya çıkabilir.
Kadınlarda kısırlık genetik midir?
Genetik yatkınlık diğer birçok hastalıkta olduğu gibi kısırlık için de son derece etkilidir. Özellikle kısırlığa yol açabilecek medikal sorunlar kısmında bahsettiğimiz PKOS ve endometriyozis, genetik olarak aktarılan kısırlık sebeplerine birer örnektir. Aile geçmişinizde kısırlık veya kısırlığa yol açabilecek rahatsızlıkların olması sizde de kısırlık görülme riskini arttırabilir. Ancak bu aile öyküsü her zaman kısır olacağınız anlamını taşımaz.
Kadınlarda kısırlık oranı nedir?
Yapılan araştırmalar sonucu edinilen verilere göre kadınların en az %10'unun kısırlıkla mücadele ettiği bilinmektedir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) açıklamasına göre Amerika’da yaşayan 15 ila 44 yaşlarında 6,1 milyon kadın, hamile kalmayı engelleyecek sorunlarla karşı karşıyadır.
Bekâr kadınlarda kısırlık nasıl anlaşılır?
Bekâr kadınlar için çeşitli kan testleri ve ultrason muayenesiyle kısırlık taraması yapılabilir. Kan testleri sayesinde kandaki LH, FSH, AMH gibi doğurganlıktan sorumlu çeşitli hormonların seviyelerine bakılabilir. Ultrasonda ise yumurtalık ve rahim görüntülenebilir. Bu tetkiklerle kısırlık durumunun olup olmadığı anlaşılabilir.