Bağışıklık sisteminin savunma mekanizmasında önemli bir role sahip olan monosit, genel sağlık durumu hakkında önemli ipuçları verir. Bu nedenle monositin ne olduğu, ne işe yaradığı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. "Tam kan sayımında monosit yüksekliği ne anlama gelir?" veya "Monosit yüksekliğinin ve düşüklüğünün nedenleri nelerdir?" gibi soruların yanıtlarını detaylarıyla ele aldık.
Monosit Nedir, Çeşitleri Nelerdir?
Monosit, mikropları (virüs, bakteri, mantar veya protozoa) bularak yok eden, enfekte hücrelerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olan bir tür beyaz kan hücresi olarak bilinir. Beyaz kan hücreleri kanın sadece %1'lik kısmını oluşturur.
Bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücreleri bireyi hastalıklara karşı korumakla görevlidir. Kanda beş farklı beyaz kan hücresi bulunur. Monosit, bu beş beyaz kan hücresinden biridir. Diğer beyaz kan hücreleri lenfosit, bazofil, nötrofil ve eozinofil olarak sıralanabilir.
Peki, monosit değeri kaç olmalı? Monosit sayısı, kişinin beyaz kan hücrelerinin %2 ila %8'ini oluşturur. Bu değer sağlıklı bir yetişkin bireyde kan başına yaklaşık 200 ila 800 monosit olması anlamına gelir.
"Monosit bozukluklarının genel belirtileri nelerdir?" sorusunun cevabı için verilebilecek belirli bir semptomdan söz etmek güçtür. Monosit bozukluğu, mevcut bir rahatsızlık nedeniyle ortaya çıkacağından semptomlar da çoğunlukla bu rahatsızlıkla bağlantılı olur. Ancak yaygın görülen monosit bozukluğu belirtileri arasında ortaya çıkaran karın ağrısı ve şişlik (iltihaplanma) gösterilebilir.
En büyük beyaz kan hücresi olan monositler kırmızı kan hücrelerinin neredeyse iki katıdır. Monosit çekirdeği hücre vücutta hareket ettikçe şekil değiştirir. Monosit çekirdeği hücre merkezinde koyu mor renkte görünür ve şu şekilleri alabilir:
- At nalı,
- Yumrulu fasulye,
- İçinde girinti olan bir daire,
- Yamuk daire.
İstilacı bir mikrop ya da bakteri vücuda girdiğinde monositler farklı hücrelere dönüşür. Peki, kaç çeşit monosit vardır? Bu sorunun cevabı ikidir:
- Dendritik hücreler,
- Makrofajlar.
Makrofaj
Makrofaj bakterileri ve diğer zararlı organizmaları tespit eden, bunların fagositozu ve yıkımında görevli olan özel hücrelerdir. İstilacı mikropları çevreler, hücre içindeki toksik enzimlerle onları yok eder.
Makrofaj, retiküloendotelyal sistemin veya mononükleer fagosit sisteminin bileşenleridir. Makrofajlar, vücudun hemen hemen her bir dokusunda bulunan hücrelerdir. Makrofajlar, bazen lenf düğümleri ve bağırsak yolu gibi dokular içinde tek bir yere sabitlenirken bazen de gevşek bağ dokusu boşluklarında dolaşabilir.
Makrofajlar, çeşitli dokularda farklılaşmak üzere dolaşımı terk eden kan monositlerinden kaynaklanan hücrelerdir. Makrofajlar neredeyse her dokuya uğrar ve bu dokuların içinde dolaşarak patojenleri izler ya da ölü hücreleri yok eder.
Makrofajlar, kronik inflamasyonda etkin görev alan hücrelerdir. Genellikle yara bölgesinde günler veya haftalar sonra yayılır.
Peki, makrofaj türleri nelerdir?
- Alveolar makrofaj: Bu makrofaj türü akciğer alveollerinde yer alır. Alveolar makrofaj küçük parçacıkların, ölü hücrelerin veya bakterilerin fagositozundan ve solunum patojenlerine karşı bağışıklığın başlatılması ve kontrolünden sorumludur.
- Kupffer hücreleri: Bu hücreler karaciğerde bulunur. Kupffer hücrelerinin görevi bağışıklık tepkilerinin ve karaciğer dokusunun yeniden şekillenmesini başlatmaktır.
- Mikroglialar: Bu makrofaj türü merkezî sinir sisteminde bulunur. Mikroglialar, beyindeki eski veya ölü nöronların ortadan kaldırılmasında ve bağışıklığın kontrol altına alınmasında rol oynar.
- Dalak makrofajları (marjinal zon, metalofilik ve kırmızı pulpa makrofajları): Bu makrofajlar dalak marjinal bölgesinde, kırmızı ve beyaz pulpada yer alır. Dalak makroflarının görevi işlevsiz veya eski kırmızı kan hücrelerini ortadan kaldırmaktır.
Dendritik Hücreler
Dendritik hücreler, adaptif bağışıklık sisteminde önemli bir işleve sahip olan bir antijen sunan hücre (APC) türü olarak bilinir. Antijen sunmak dendritik hücrelerin ilk görevidir. Bu hücreler akciğer mukozası, cildin epitel hücreleri ile burun ve gastrointestinal sistemin astarları gibi dış çevreyle temas hâlinde olan dokularda yer alır. Bu hücrelerin olgunlaşmamış hâlleriyse kanda bulunur.
Monosit Ne İşe Yarar?
Monositler, enfeksiyon ve hastalıklarla mücadele eden hücrelerdir. Kemik iliğinde oluşmaya başlayan monositler burada büyür ve vücudu korumak için hazırlanır. Daha sonra büyüyen bu monositler vücudu mikroplar gibi yabancı istilacılara karşı korumak için kan ve dokulara ulaşır.
Dendritik hücreler, bağışıklık sistemindeki diğer hücrelerden yardım isteyerek mikroplarla savaşırken makrofajlarsa vücudu mikroplara karşı ilk savunan hücrelerdir.
Monosit Düşüklüğü Nedir?
Monosit düşüklüğü, monosit sayısının normal seviyesinden daha düşük olması durumudur. Monositopeni adı verilen bu durum mutlak monosit sayınızın litre kan başına 0,5 ×10⁹ monosit veya daha az olması durumudur.
Monosit Neden Düşer?
Monosit düşüklüğünün nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
- Kan enfeksiyonları,
- Kemoterapi reaksiyonları,
- HIV,
- Aplastik anemi,
- Yanık yaralanmaları.
Monosit Düşüklüğü Belirtileri
Yaygın biçimde görülen monositopeni yani monosit düşüklüğü belirtileri belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
- Ateş,
- Şişlik, ağrı ya da rahatsızlık hissi,
- Lenfadenopati (şişmiş lenf düğümleri),
- Mide bulantısı, kusma, ishal
Monosit Yüksekliği Nedir?
Monosit sayısı yüksekliği monositoz olarak adlandırılır. Bu durum kandaki monositoz seviyesinin olması gereken aralıktan daha yüksek olmasına denir. Monositoz, mutlak monosit sayısının litre kan başına 1×10⁹ monosit veya daha fazla olmasıdır.
Monosit Neden Yükselir?
Kanda monosit yüksekliği pek çok sağlık probleminin işaretçisi olabilir. Tek başına monosit yüksekliği sadece bir işaret olarak görülür. Lenfosit ve monosit yüksekliğiyse şu şekilde ifade edilebilir: Lefositik lökositoz olarak bilinir ve bu durum genellikle bir virüsün olmasından kaynaklı görülür. Monosit seviyesinin yüksek olmasıysa kronik enfeksiyon, otoimmün veya kan hastalığı, kanser ve başka tıbbi rahatsızlığın göstergesi olabilir. Peki, monosit yüksekliği nedenleri nelerdir?
Monosit yüksekliğinin nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
- Lupus ve romatoid artrit gibi otoimmün rahatsızlıklar,
- Lösemi ve lenfoma gibi belirli kanser türleri,
- Kan hastalıkları,
- Kalp ve damar hastalıkları,
- Enfeksiyon (mononükleoz),
- Enflamatuar bozukluk (sarkoidoz).
Bebeklerde ve Çocuklarda Monosit Yüksekliği
Bebeklerde monosit ve çocuklarda monosit yüksekliği; enfeksiyonlar, kanser, otoimmün hastalıklar ve diğer durumlardan kaynaklı olabilir.
Monosit Yüksekliği Belirtileri
Monosit yüksekliği genellikle bir belirtiye sahip değildir. Ancak eğer belirti varsa bu belirtiler monosit yüksekliğine yol açan sağlık sorununa bağlı olabilir.
Monosit Testi Nasıl Yapılır?
Monosit kan testi, monositlerin durumunu kontrol etmek amacıyla yapılan testlerdir. Bu testler kişinin vücudunda yer alan monosit hücresi sayısını belirler. Monosit testleri şu şekilde sıralanabilir:
- Tam kan sayımı: Sağlık uzmanı tarafından kişinin damarından kan alınır. Bu kan örneği sayesinde kan hücreleri sayılarak pek çok sağlık problemi ve enfeksiyon tespit edilebilir.
- Mutlak monosit sayımı: Kişinin kan örneğinde kaç çeşit monosit olduğu mutlak monosit sayımıyla belirlenir. Bu testin sonucuna göre kişnin monosit seviyesinin yüksek veya düşük olup olmadığı anlaşılır.
Monosit Düşüklüğü ve Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?
Monosit düşüklüğü veya monosit yüksekliğinde tanıya ve rahatsızlığın ciddiyetine bağlı olarak doktor tarafından bir tedavi önerilir. Altta yatan rahatsızlığı tedavi ederek monosit seviyeleri normal bir düzeye çekilir.
Monosit seviyesini arttırabilmek için yapılabilecekleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Bu durumun altında yatan rahatsızlığın yönetilmesi,
- Mevcut enfeksiyonların tedavi edilmesi,
- Bağışıklık sistemin güçlenmesini sağlayan vitaminleri (B12, C, D) kullanmak,
- Monosit sayısının düşmesine neden olabilecek bir ilaç kullanılıyorsa hekimle görüşerek bu ilaçlar için doz ayarlamasının yapılması ya da ilaçların kullanım zamanının değiştirilmesi.
Monosit seviyesini düşürmek için yapılabilecekleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Düzenli egzersiz yapmak,
- Alkol kullanımını daha ölçülü bir hâle getirmek,
- Stresten kaçınmak,
- Düzenli uyumak ve dinlenmek,
- Sigara ve tütün ürünlerini azaltmak veya tamamen bırakmak,
- Kırmızı et, kızarmış yiyecekler ve rafine karbonhidratlar gibi iltihaplanmaya neden olan yiyecekleri sınırlayan dengeli bir diyet uygulamak,
- Enfeksiyonlardan korunmak için bulaş riski taşıyan kişilerden ve mekânlardan uzak durmak, kişisel hijyene dikkat etmek.